Enerji ve Enformasyon Tıbbı

Tüm canlı hücrelerin elektriksel özelliklere sahip olduğu bilinmektedir. Duyu hücreleri ve sinir hücreleri kendilerine iletilen elektriksel uyarıları bilgi almak ve iletmek için işleyip değiştirerek kullanabilir. Tüm hücreler, organların yani bütün vücudun elektromanyetik dalga alıcısı ve verici olduğu, vücudumuzun elektriksel uyarılarla kontrol edildiği evrensel bir ilke olarak kabul edilmektedir.

İnsanlı uzay uçuşlarında üreteçler kullanılarak Schumann dalgaları ve jeomanyetik dalgalar üretilir, çünkü bu titreşim dalgaları olmazsa astronotlar büyük problemlerle karşı karşıya kalırlar.

Bunlar, diğer şeylerin yanısıra, otonom sinir sistemini dengeleyen hayati uyaranlardır. Önemli olan her iki dalganın belirli bir oranda dengeli bir şekilde aynı anda var olmasıdır.

Doğal dalgalar zayıf vücut ritimlerini düzenleyebilir, gerginliği ve tıkanıklıkları ortadan kaldırabilir ve hatta aşırı reaksiyonları yavaşlatabilir.

Her el hareketi, her düşünce, şekillenen her hücre, mücade edilen her bir virüs, sindirilen her bir yiyecek dahası her bir hissimiz ve düşüncemiz mevcut gücümüzden kullanmaktadır. Ancak, yalnızca hastalık gibi zayıf düştüğümüz anlarda bunun farkına varırız. Geri kalan zamanlarda genellikle pek farkında olmayız. Enerjinin, enerji tüketen unsurlara (organlar, hücreler) sürekli bir şekilde aktarılması gerekmektedir.

Bu temel enerji olmadan, ne Dünya ne de yaşam var olabilirdi. Hatta insanın yaratılışı bile bu doğal manyetik alan enerjisinin etkisi ile gerçekleşmiştir ve evrimin her bir aşaması bu enerji ile olan bir kaynaşmanın sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Elektromanyetik salınımların en iyi bilinen biçimleri ışık enerjisi, ısı enerjisi ve ses enerjisidir.

Hücreler, hücrenin organelleri, atomlar, moleküller, iyonlar, özel işlevlere sahip her bir organ manyetik alan enerjisi gibi elektromanyetik enerji ve elektrik akımları ile de iç içedir. Aynı şekilde, her bir sinir hücresinde üretilen elektrik akımı sinir sistemi aracılığı ile iletilir.

Vücuttaki en önemli hayati yapı süreçlerinden biri hücrenin metabolik faaliyetleridir. Hücre metabolizmasındaki yaşamsal süreçler, hücre zarlarının pozitif ve negatif kutuplanmasından dolayı gerçekleşen iyon değişimi ile yürütülür.

Hücrenin enerji ve oksijen ihtiyacı, elektrik akımlarının ve manyetik alan enerjisinin etkileşimi sonucunda sağlanır. Vücudun elektromanyetik alanında meydana gelen bir bozulma, hücre enerjisinin ve dolayısıyla hücre canlılığının eksilmesi (hücre metabolizmasının bozulması) ile sonuçlanır.

Hücredeki enerji üretimi ilerleyen yaşla birlikte azalır. 35 - 40 yaş aralığında, hücrelerin enerji üretim kapasitesi yalnızca %60 - %70 dolaylarındadır. Bu olumsuz süreç yaşla birlikte hızlanarak devam eder.

Zamanla hücrelerin verimliliği azalır ve böylelikle vücut bir çok olumsuz etkiye karşı daha duyarlı hale gelir. İlk uyarı işaretleri tipik duygudurum bozuklukları ve aşırı tepkilerdir. Aslında bir çok rahatsızlık ve hastalık buna bağlıdır.

Manyetik alan enerjisinin yeterice üretilmesi ve alınması aşağıdaki süreçleri etkilemektedir:

  • Hücre beslenmesinin ve matabolik atıkların uzaklaşmatırılmasının hızlanaması ve böylece metabolizmanın iyileşmesi.
  • Hücre yenilenmesi,
  • Dolaşım sisteminin arındırılması ve böylece vücuttaki madde taşınımının iyileştirilmesi.
  • Hasar görmüş sinir hücrelerinin onarılması,
  • Hücrelerin ve dokuların ihtiyaç duyduğu oksijenin sağlanması, oksijen tedariğinde artış, lenfositler üzerindeki olumlu etki ile gelişmiş ve daha etkin bir bağışıklık sisteminin oluşması,
  • Makrofajların (bağışıklık sisteminin temizlik hücreleri) aktivasyonu,
  • Trombositlerin pıhtılaşma ve kümeleşmelerinin engellenmesi ve böylece pıhtı oluşumu ve kalp krizi riskinin azaltılması.
  • Yaraların iyileşme sürecinin gelişmesi,
  • kan damarlarındaki daralmaların tamiri ve damarların genişlemesi,
  • Otonom sinir sisteminin düzenleyici etkisinin iyileşmesi ve daha uyumlu çalışması, Uyku kalitesini destekleyerek, melatonin üretiminin artırılması,
  • Sabah performansının desteklenmesi,
  • Kemik yapısının güçlendirilmesi ve stabilizasyonu,
  • Kemik ve kıkırdak dokusunun stebilizasyonu,
  • Adrenalin ve noradranelin (stres hormonları) reseptörlerinin duyarlılığının azaltılması,
  • Sindirimin düzenlenmesi,
  • Solunum kaslarının işlevinin geliştirilmesi ve böylece solunum hacminin iyileştirilmesi,
  • Kan dolaşımının geliştirilmesi ve metabolizmanın iyileştirilmesi, buna bağlı olarak ilaç etkinliğinde iyileşme,
  • Mikrosirkülasyonda artışın sağlanması,
  • Sağlıklı tekil hücrelerin bilgisinin komşu hücrelere iletilmesi (hücre iletişimi) etkinliğinin iyileştirilmesi. Bu, bilgi kümelerinin iletilmesi üzerinde olumlu etki oluşturur ki aynı zamanda kendi kendini iyileştirme sürecinin önemli bir parçasıdır.

Bütün bu pozitif etkiler, dünya çapında yapılan araştırmalarda ve çalışmalarda elde edilen sonuçlarla desteklenmektedir.

BİZİ TAKİP EDİN :